
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü anarken, tekstil, tarım ve temizlik sektörlerinde çalışan kadınlara yönelik sömürü düzenini emekçi kadınlardan dinliyoruz. Ağır iş koşulları, çalışma ortamlarının hijyenden yoksunluğu, güvencesiz işlerde çalışmaya mahrum bırakılma, cinsel istismar vb. emekçi kadınların yaşadıkları zorluklardan sadece birkaçı…
🔴 Dosya Haber | Necati Karakuş – Olcay Aytürk
Çukurova Bülten Haber Merkezi’ne konuşan emekçi kadınlar, güvence ve ortak taleplerini iletebilecekleri, şikayetlerini anlatabilecekleri bir merci, sendika istiyor. Hem iş yerlerinde hem görünmeyen ev içi emeklerinde sömürülen kadınların omuzlarına iki kat yük bindiriliyor.
“Daha az çalışma saatleri olsun isterdim”
Temizlik işçisi kadınların hayat yükünü ve çalışma zorlularını temizlik emekçisinden dinliyoruz:
Merhabalar kendinizi tanıtmak ister misiniz?
Bir kamu kurumunda çalıştığım için ismimi vermekten çekiniyorum. 35 yaşında, evli 2 çocuk annesiyim. Daha önce adliyede mübaşir olarak, devlet okulunda temizlik personeli olarak çalıştım. İşkur aracılığıyla girdiğim için sözleşmeli personeldim. Bir dönem sigortasız olarak gündelikçi olarak çalıştım. Son 4 yıldır bir kamu kurumunda taşeron şirketin temizlik personeli olarak çalışıyorum.
Şu an çalıştığınız iş yerindeki çalışma koşulları hakkında neler söylemek istersiniz?
Çalışma şartlarından dolayı işten çıkmak istiyorum, oysa işimi, temizlik yapmayı çok seviyorum. Asgari ücrete çalışıyorum. Mesai saatlerimiz çok uzun, sabah 07.00 akşam 19.00 arası çalışıyoruz. Çocuklarıma beslenme hazırlamak için 05.30’da uyanıyorum ve 06.30’da otobüse yetişmek için evden çıkmış olmam gerekiyor. İş yeri ulaşımı sağlamadığı için cebimizden ödüyoruz. Yeterli sayıda toplu taşıma olmadığı için bazen otobüsler duraktan yolcu almadan geçiyor.
Evli ve 2 çocuk annesisiniz. Çalışma hayatı dışındaki iş yükünüz nedir?
Sabah çok erken saatte çocuklara beslenme hazırlayarak başlıyor. Evin temizliği ve yemek işleri bende. Akşam yemek yedikten sonra bir sonraki günün yemeğini hazırlıyorum. Böylece hep bir önceki günün yemeğini yemiş oluyoruz. Çocukların eğitimi ile de ilgilenmeye çalışıyorum. Örneğin bulaşık yıkarken oğluma yanımda sesli kitap okutup anlattırıyorum. Ayrıca hem annem hem babam kalp hastası. İş yerinde arkadaşlarıma “insanın yaşı değil yaşadıkları önemli” diyorum. Annem ben 4 yaşındayken hastalandı ve onu hiç yalnız bırakmadım. Arkadaşlarım sokakta oyun oynarlarken benim elime alacağım oyuncak bebeğim bile olmadı. İlgilenecek başka kimse olmadığı için hafta sonu tam bir günümü onların bakımına ayırıyorum, diğer günümü de kendi evimin temizliğine. Bir gün olup da bir yere gidelim diyemiyorum, sosyal faaliyet sıfır. Yüreğir’de yaşıyorum ve 2 sene önce ilk kez Ziyapaşa’ya gezmeye gittim.
Ayrıca bende de romatizma var. 15 günde 1 kullandığım raporlu iğnem var. 2 gün gecikse her yerim ciddi şekilde ağrıyor. Doktor bana spor yap diyor, zaten benim yaptığım sporu kimse yapmıyordur diyorum.
Sizi en çok rahatsız eden şey ne oluyor?
Bir anne olarak çocuklarımın eğitimine yetişemiyorum. İkisini de dershaneye yazdırmıştım. Eşim bir zaman işini kaybettiğinde bile sırf arkadaşları karşısında rencide olmasın diye kayıtlarını sildirmedik. Fakat eşimin bir de ameliyatı söz konusu olunca dershaneden almak dışında seçeneğimiz kalmadı. Eşim de ben de uzun saatler çalışıyoruz. Mesai olmazsa 19.30’da evde oluyorum. Yemek, bulaşık ve bir sonraki günün yemeği derken çocuklara ayıracak zaman kalmıyor. Eğitimdeki eşitsizlik buradan da başlıyor.
“Daha fazla maaş almak ve sıkıntılarımızın çözülmesini isterdim”
Son olarak sendikayı ve çalışma koşullarında en çok nelerin değişmesini isterdiniz diye soralım?
Daha önce sözleşmeli çalıştığım için sendika zaten mümkün değildi. Şimdiki iş yerimde de 8 kişi çalışıyoruz ama hiç sendika görmedik.
Evli ve 2 çocuklu bir anne olunca zaman daha kıymetli oluyor. O yüzden daha az çalışma saatleri olsun isterdim. Tabi ki daha fazla maaş almayı ve ulaşım konusunda sıkıntıların çözülmesini isterdim.
“Ortak taleplerimizi, şikayetlerimizi ileteceğimiz herhangi bir mercii yok”
Tekstil işçisi kadınların çalışma şartlarını, yaşadıkları zorlukları tekstil emekçisi Cennet aktarıyor:
Merhabalar kendinizi tanıtmak ister misiniz?
Adım Cennet. 37 yaşındayım ve lise mezunuyum. Asıl mesleğim satış pazarlama. Evli değilim ve tek yaşıyorum.
Tekstil sektöründeki tecrübeniz nedir?
Şu an ki çalıştığım atölyede 2,5 sene oldu ama bu sektörde 7 senemi doldurdum.
Bu sektörde sigorta güvenceniz var mı? Sendikal hakkınızı kullanabiliyor musunuz?
Şu an çalıştığım yerde sigortam yok ama daha önce 2,5 sene kurumsal bir firmada sigortalı olarak da çalıştım ama 7 senedir sendika diye bir şey hiç görmedim.
Tekstil işçileri ne kadar kazanıyor?
Kurumsal yerlerde asgari ücretle çalışılıyor ama merdiven altı atölyelerde yol ve yemek işçi tarafından karşılandığı için asgari ücretin altında çalışıyoruz. Aldığımız para ortalama 18-20 bine kadar düşüyor.
Ulaşım ve yemek işlerini nasıl hallediyorsunuz?
Çalıştığım kurumsal firmada servis olanağı vardı ama herkes farklı yerlerde oturduğu için ortak bir buluşma noktaları veriliyordu. Ama buluşma noktaları bir çok insan için 10-15 dakika yürüme mesafesinde oluyordu. Merdiven altı atölyelerde ulaşımı işçiler kendisi hallediyor. Ben Huzurevleri mahallesinde oturuyorum ve metro ile işe geliyorum. Yemeği ise dışarıdan söylüyoruz.
İş arkadaşlarınız nasıl çözüyor ulaşım ve yemeği?
Tekstil atölyeleri genelde Kocavezir’de. Çalışanlar ise Hürriyet, Dağlıoğlu, Yamaçlı ve Yavuzlar mahallelerinden geliyor. Yakın olanlar yaya olarak, uzak olanlar ise dolmuş ile ulaşımını sağlıyor. Yemeği genelde dışarıdan söylüyorlar ama evden getiren de oluyor.
Mesai ve mola saatleriniz nasıl peki?
Sabah 08.00 akşam 19.00 arası çalışıyoruz. Öğle aramız 1 saat, ayrıca öğleden önce ve öğleden sonra 15 dakikalık çay molamız oluyor. Yani asgari ücretin altında bir maaş için günlük 9,5 saat çalışıyoruz. Ulaşımı ve işe hazırlık sürecini dahil ettiğimizde 12 saatten fazla zamanımız gidiyor. Bu durum başka şeylere zaman ayırmamıza da mani oluyor.
Tekstil sektöründe göçmen işçilerin durumu nedir?
Çok sayıda Suriyeli iş arkadaşlarımız var. Normalde kendimi “milliyetçi” olarak tanımlıyorum ama iş yerinde Suriyelilerle gayet iyi anlaşıyorum.
“Ortak talep ve şikâyetlerimizi iletebileceğimiz bir adres yok”
Bu sektörde sizi en fazla rahatsız eden şeyler nedir?
Muhtemelen en vasıfsız olarak bilinen sektör ve bundan dolayı en zor şartlar altında bizler çalışıyoruz. Örneğin inşaat işçiliği meslek olarak görünüyor ama bu mesleği okumamış, yetenekleri olmayan insanlar tercih ettiği için yaptığımız iş meslek olarak görülmüyor. Tecrübeli işçi ile tecrübesiz biri arasındaki emek farkı göz ardı ediliyor. 7 senedir çalışıyorum ve işe yeni biri girecek olsa benimle aynı ücretle çalışmaya başlıyor. Ayrıca ciddi şekilde cinsel istismar yaşanıyor. Bu durum patrona veya ustabaşına iletildiğinde çoğu zaman arkadaşlarımız susturuluyor. Ortak taleplerimizi, şikayetlerimizi ileteceğimiz herhangi bir mercii yok.
Son olarak bu sektörde çalışma şartlarınızda nelerin düzeltilmesini isterdiniz?
Sigortalı çalışmak isterdim. Çok uzun saatler çalışıyoruz, daha az çalışmak isterdim. Bir de sendika gibi ortak sorunlarımızı dillendireceğimiz, taleplerimizi iletebileceğimiz bir kurum olmasını isterdim.
Bize ayırdığınız zaman ve paylaştığınız bilgiler için çok teşekkür ederiz
Ben de sizlere teşekkür ederim.
“Kadınlar 12 saat tuvalete gitmeden durmak zorunda kalıyorlar”
Öte yandan mevsimlik tarım işçisi kadınlara yönelik çalışmalarda yer alan Adana Çocuk ve Kadın Hakları Derneği Başkanı Çiğdem Akça ile gözlemlerini de konuştuk.
Mevsimlik tarım işçisi kadınların çalışma şartlarını ve güvencelerini soracak olursak, bize gözlemlerinize ve yaptığınız araştırmaların sonuçlarına dair neler söylemek istersiniz?
Her açıdan mağdur edilen mevsimlik tarım işçisi kadınlar çok zor şartlar altında çalışıyorlar. Sigortasız çalışıyorlar. Mevsimlik tarım işçisi kadınların 16-18 saati tarlada geçiyor. Tarladan sonra da yemek yapma su taşıma, odun toplama, ateş yakma, çadır temizliği gibi işler de yine kadınların üzerinde bir yük oluşturuyor. Resmi verilere göre güçlü bir çalışma ilişkisi söz konusu. Tarım sektöründe dayı başı veya elçi denen aracılar, ve işverenle birlikte bir çalışma ortamı oluşturmuş durumdalar.
“İnsanlar bir terk edilmişliğin içinde”
Oradaki insanlar bir terk edilmişliğin içinde gibi. Çok zor şartlar altında yaşam sürdürmeye çalışıyorlar. Durum gerçekten çok vahim. Patron ya da elçi dediğimiz kişiler ne derse onların dediği oluyor. İşçiler adına her konuda aracılar karar veriyor. Ve işverenle pazarlık yapıyor. İşçi tamamen kenarda. Ve bunlar işçi başına komisyon alıyorlar. Bu durum Mevsimlik Tarım İşçiliği Kanunu içerisinde işçilerin işveren karşısında güçsüz kalması anlamına geliyor. Bu durum aracıların önemli bir konuma gelmesine neden oluyor ve işçilerin onlara olan bağımlılığını arttırıyor. Barınma koşulları çok elverişsiz. Ve yoksullukları da sürekli tetikleniyor daha da yoksullaşıyorlar. Alımları gittikçe zorlaşıyor.
Kızılay ve Yaşama Destek Derneği’nin kurduğu bir ağ aracılığı ile duyduğumuz şeyler de bizi çok üzmüştü. İşçiler oraya gelen gezici araçlardan gıdalarını yardımlarını alıyorlar. Aldıkları para ellerine bile geçmeden direk elçiler gidip borçlarını ödüyor. Demek ki gezici araçlarla da iş birliği yapıyorlar. Bir de oradan mağdur edildiklerini duymuştum.
“Erkek ve kadın arasında eşitlik şart”
Erkek kadından daha fazla ücret alıyor. Bunun ortadan kaldırılması gerekiyor. Ücretler, işverenin ve aracının merhametine kalmış durumda. Eşitsizliği büyük oranda yaşıyorlar. Aldıkları ücretlere de eşleri el koyuyor. Göçmenlerin durumu daha da vahim. Daha az maaş vermek için çalıştırılıyorlar. Onlar o yüzden makbul işçi.
Ulaşım konusunda da sıkıntı yaşıyorlar. Araba arkalarında eşya gibi taşınıyorlar bu insanlar. Olası bir kazada kaç can verileceğini bir düşünün.
Tarım işçisi kadınların hem çalıştıkları hem barındıkları yerlerde maruz kaldığı sorunlar nelerdir?
Kadınlar tarlada çalışırken çalıştıkları alanda kapalı bir tuvalet olmadığı için kadınlar 12 saat tuvalete gitmeden durmak zorunda kalıyorlar. Erkekler için bu iş çok kolay olduğu için bir çözüm bulmuyorlar. Bu yolda hala bir adım atıldığını düşünmüyorum. Kadınlar en doğal hakkından mahrum. Devletin işverene o zorunluluğu getirmesi lazım. Oraya bir kapalı tuvalet yapılabilir, belediyeden gezici tuvalet kiralanabilir. Belediye için de bir gelir kaynağı olur. Buradaki sorun o insanların, insan haklarının düşünülmemesi. Sanki onlar bir makine gibi. Unutulmuş insan gibi. Alana gittiğimde ilk onu hissetmiştim. Sanki farklı bir çağda yaşıyorlar. Tozların toprağın içinde.
“Dışlanma, risk, suçlama…”
O insanlar da vatandaş, o insanlar da en iyi şeyleri hak ediyor. Hiç olmazsa asgari düzeyde belediyelerin, mutlaka hizmet götürmesi gerekiyor. Sağlıklı içme suları yok, ya kanallardan ya taşınan tankerlerden içiyorlar. Gıda sorunları çok fazla. Çadırları inceleme fırsatım olmuştu. Tamamen yer yataklarında yatıyorlar. Alttan gelen soğuğun ve nemin içindeler. Toprağın üzerine kuruluyor zaten. Koruyucu hiç bir şey yok. Sağlıklı bir tuvaletleri yok. Yemekleri çadırın içinde yapıyorlar. Bulaşıklar yolda yıkanıyor. Çeşme yok, akan bir sistem yok.
Tuvalet sorunu mutlaka çözülmeli. Gecenin bir vakti uzak alandaki bir tuvalete kadın çıkıp nasıl gidebilir? Çadırlar, tacizlerin tecavüzlerin de sıklıkla yaşandığı ortamlar. Kadınlar, başına bir şey geldiğinde söyleyemiyorlar da. ‘Sen ne yaptın da böyle bir şey oldu gibi’ suçlanmalardan çekiniyorlar. Tarım işçilerinin hepsinin hayatı zor fakat kadın ve çocukların yükleri çok daha fazla. Erkeler bir tek dışarıda çalışıyor. Kadınlar hem evde, hem tarlada çalışıyor. Çoklu bir zorluğun içindeler. Bu da hayatlarını çok kötü etkiliyor. Çadırların etrafında çukur açarak, etrafını perde ile sererek oluşturuyorlar banyo ve tuvaletleri. Hanelerin yüzde 56’sının elektriği yok . Kullananlar da sanırım sokak lambasından çekiyorlar. Diğerleri de sokak lambasından faydalanıyor sadece.
Kanalizasyonları ya da çöp toplama imkanları yok. Çalışılan ve yaşanılan ortamda her türlü sivrisinek ve her türlü haşerat, yılan, fare, akrep gibi hayvanlar var ve bununla birebir muhataplar, gıdaları saklama olanakları da yok. Çadırların kurulması için gösterilen yerler sulama kanallarına ve anayollara yakın olduğundan hem çocuk hem yetişkinler için bir yandan kanalda boğulma riski diğer yandan da trafik kazası riskine maruz kalıyorlar. Yetersiz tuvalet ve banyolar bulaşıcı hastalıkları da beraberinde getiriyor.
Bu insanlar toplumda dışlanıyorlar. Özellikle etnik köken ve dini inanışa dayalı dışlanma yoğun bir şekilde yaşanılıyor.
Tarım işçisi kadınların, maruz kaldığı bu sorunlara dair yapılacak en önemli çözümün merkezi bir planlama olduğunu biliyoruz. Siz bu konu da neler söylemek istersiniz?
Bir kaç sivil toplumun onlara ulaşmasıyla hayatları değişmiyor. Tarım işçilerinin Sosyal güvenlik kapsamına alınması gerekiyor. Düzenlemelerin mutlaka yapılması gerekiyor. İşçi ile işveren arasında yer alan aracıların ortadan kaldırılıp ücret ve çalışma koşulları işçi ve işveren arasında anlaşma belirleyip diğer işçi örgütlerinin de bu insanlara sahip çıkması şeklinde çözümlenebileceğini düşünüyoruz. İnsan onuruna yakışır çalışma koşulları sağlanmalı. İşin başlama ve bitiş saatlerinin molalarının belirlendiği çalışma koşullarını çok önemli buluyoruz.
“Sosyal destekleri devlet sağlamalıdır”
TÜİK’in verilerle bu insanları takip etmesi, onların yaşam koşullarını ortaya koymasını çok önemsiyoruz. Yerel yönetim ve STK’ların tarım işçisi kadınlara yönelik çalışmalar yapması, üreme sağlığından tutalım pek çok alanda onları bilgilendirmek, yaşam koşullarını rahatlatmak, tehlikelerden, hastalıklardan korunacak şekilde o insanlara sahip çıkmamız gerekiyor. Bu bizim en önemli görevlerimizden biri. Yaşadıkları yerlere yakın bir çamaşırhane, mutfak kurulabilir. Sırayla bulaşık yıkayabilirler. Sağlık koşullarının iyileştirilmesi için önlem alınmalı. Kreş ve bakım evi kurulmalı. Maruz kalınan şiddet, aşağılanma ve dışlanmanın engellenmesi için mutlaka tedbirler alınması gerekir. Ciddi zorbalığa uğruyorlar. Kadın işçilerin omuzlarına yüklenen çocuk bakım ve hane işinde sorumlulara ücretsiz ulaşabilmeleri gerekiyor. Gebe, lohusa kadınların özellikle düzenli takipleri yapılmaları gerekiyor.
Sosyal destekler devlet tarafından sağlanmalı. İnsanların çalıştıkları süre boyunca kayıt altına alınmaları çok büyük bir önem arz ediyor. Toplumun hangi bölümüne baksan kadınların hepsi yaralı ama bu insanlar yok farz edilen insanlar.