İşsizler, haklarını alamayan işçiler, özel kurumların sömürdüğü işçiler… Türkiye’de yaşanan ekonomik krizin bir boyutunu da, kötü çalışma koşullarına rağmen özel sektörlere yönelmeye mecbur bırakılan işçiler oluşturuyor. Uzun çalışma saatlerine karşın, açlık sınırının altındaki asgari ücretle çalışmaya mahkum edilen özel güvenlik işçileri, yol ve yemek haklarından da mahrum kalıyor. İşçilerin, ‘çift yevmiye’ ödülüyle tatillerinin gasp edilmesine sessiz kalmaları şartlandırılıyor.
Olcay Aytürk – Çukurova Bülten Haber Merkezi
Özel Güvenlik şirketinde çalışan Murat Can Çelik ile çalışma koşulları, çalışırken yaşanan sıkıntılar üzerine söyleştik. Çukurova Bülten’e konuşan Çelik, Kadın meslektaşlarının da sıkıntılar yaşadığını dile getirdi. Şartların iyileşmesi, emeklerinin karşılığını alabilmeleri için işçilerin birlik olmalarını gerektiği söyleyen Çelik, “Maalesef özel güvenlikler arasında bir örgütlülük yok. İşçiler, işsiz kalmaktan korkuyorlar. Baskılara maruz kalıyorlar” sözlerine yer verdi.
“Emeğimin karşılığını alamıyorum”
Özel Güvenliğin çalışma şartlarının oldukça kötü olduğunu belirten Çelik, ülkedeki ekonomik şartların kendisini bu sektöre yönelttiğini vurguladı. 12 saat çalışmasının karşılığında asgari ücret aldığını söyleyen Çelik, “ Sigorta yapılıyor ama yemek ve yol karşılanmıyor. Özel güvenliğin tatili de yok. Dini bayramlar, resmi tatiller, 1 Mayıs işçi ve emekçi bayramımız yok. Çift yemiye vererek bayramlarda çalıştırıyorlar. Ailenle vakit geçiremiyorsun. Bir fabrikada 2 ay çalıştım. Sigortam yapılmadı. Göçmenleri işe aldılar, hiç bir gerekçe göstermeden beni işten çıkardılar. Özel güvenliğe başvurmak zorunda kaldım” dedi.
Sosyal hayatının bittiğinden yakınan Çelik, sözlerini şöyle tamamlıyor;
“Eskiden 3 gün çalışıp 4 gün evdeydim. 15 günlük maaş veriyorlardı. Ardından 6 güne çıkarıldı. Tatillerim tamamıyla öldü. Şimdi beş gün çalışıyorum. En azından bir gün yatıp bir günü kendime ayırabiliyorum. 12 saat çok ağır bir çalışma süresi. 12 saatlik çalışmaya en az 2o bin almalıyız, bu şartlarda. Emeğimin karşılığını alamıyorum.”
“Bu düzen bizi bu koşullarda çalışmayı kabul etmeye itiyor”
Ekonomik koşulların, kadınları da özel güvenlik sektörüne yönlendirdiğini belirten Murat, meslektaşlarının maruz kaldığı sıkıntıları öfkeyle anlatıyor:
“Kadınlar, özellikle sitelerde ve fabrikalarda özel güvenlik olarak çalışırken tacize uğruyor. Oradaki erkekler, bir çıkar uğruna kadınlara yaklaşıyor. Numara veriyorlar. Örneğin, kadın arkadaşımıza bir polis memuru numarasını vermişti. Kadın arkadaşımız da numarayı cama asmış, acil durumlarda arayalım diye. Kadın meslektaşlarımız kendileri korumak için yanlarında sürekli biber gazı taşıyor.
Ülkedeki ekonomik kriz, kötü çalışma koşullarına rağmen kadınları bu mesleğe yönlendiriyor. Kadınlar, çocuklarını okutabilmek, evlerine ekmek götürebilmek için bu mesleğe başvuruyor. Hatırlarsınız; Gecekondu şartlarında yaşayan bir ailenin, 5 çocuğu yanarak hayatını kaybetti. Annenin bir ihtiyacı almak için dışarı çıkmasıyla çocukların üzerine soba devrildi. Bu düzen bizi bu koşullarda çalışmayı kabul etmeye itiyor. Bu düzen çocukların öldürülmesine, kadınların katledilmesine, para uğruna bebeklerin hastanelerde öldürülmesine, hayvanların katledilmesine zemin hazırlıyor. Özel güvenliğin çalışma şartları zor ama içinde bulunduğumuz bu kapitalist düzen, kadınları da bizleri de bu mesleğe yönlendiriyor. Kapitalizm bunu bize dayatıyor.”
“ İşçinin hakkını bile aramasına izin vermeyen bir sistem var bu düzende”
Şartların iyileşmesinin imkansız olmadığını vurgulayan Murat, birlikte mücadele ederek kazanımlar elde edilebileceğini şu sözlerle dile getiriyor:
“Bu şartların iyileşmesi için yasal düzenleme gerekiyor. Çalışma saatlerinin 8 saate düşürülmesi gerekiyor. Eğer 12 saat çalışacaksak maaşımızın yükseltilmesi lazım. Milli bayramların, dini bayramların, 1 Mayıs Bayramı’nın verilmesi gerekiyor. Bu düzenin yıkılması için, güvenlik çalışanlarının birlik olması gerekiyor. Örneğin, Patronun Ensesisindeyiz Dayanışma Ağı’na başvurabilirler. Her eylemde, her işçinin hakkı yendiğinde oraya başvurmamız gerekiyor. Maalesef özel güvenlikler arasında bir örgütlülük yok. İşsiz kalmaktan korkuyorlar. Baskılara maruz kalıyorlar. Her sesimizi çıkarttığımızda “işten atarız, maaşınızı vermeyiz” gibi söylemlerle karşılık veriyorlar. İşçinin hakkını bile aramasına izin vermeyen bir sistem var bu düzende. Bir araya gelerek, topluca güvenlik hakları gibi bir ağ oluşturarak haklarını aramaları gerekiyor, bu düzeni yıkmak için.
Güvenlik kurumlarının özelleşmiş olması da bizim sorunlarımız arasında. Özelleştirme sömürünün ana kaynağıdır, kapitalizmin sağ koludur. Özelleştirmenin olmaması için de bu düzenin değişmesi gerekir. Özelleştirme işçinin hakkının yenmesine, sömürülmesine olanak sağlıyor. Devletleştirme ile çok farklı yerlere gelebiliriz. Sosyalist bir iktidarda devlete bağlı bir kurumda çalışmak daha farklı olurdu, emeğimizin karşılığını alırdık.”