Hafif güneşli bir Kasım gününde Metal Sanayi Sitesi’de boya imalat ustası olarak 28 yıl çalışmış olan emekli Gürsel abiyle emeklilik gündemini yatırıyoruz masaya. Kah gülüyoruz, kah üzülüyoruz, her şeye rağmen umudumuzu diri tutuyoruz. Uzun yıllar emek harcayıp üretimin bir parçası olduktan sonra dinlenmeye geçen, emeklerini, zamanlarını harcayan emekçiler, emeklilikte hak ettiklerini alabiliyorlar mı? Kapitalizmde emeklilerin yaşam zorluklarından en önemlileri arasında temel ihtiyaçlarını bile karşılayamamak yani geçinememek ve emeklilere karşı toplumda iktidar tarafından üretilen düşmanlık var.
Olcay Aytürk – (Çukurova Bülten Haber Merkezi)
Eşiyle yaşayan Gürsel abi, “Benim çocuğum yok, başka gelirlerim olmasına rağmen ben bile zorlanıyorum geçinmekte, kirada yaşayan ve çocukları olanları düşünemiyorum” diyor. Her şeyden kısmak zorunda kaldığını, elindekileri değerlendirerek yaşamaya çalıştıklarını belirten Gürsel abi sözlerini şöyle tamamlıyor:
“Kısarak da yaşanmaz. Bebeği olanlar hele… Maması, bebek bezi derken geçinmek mümkün olmuyor. Biz iki kişi olarak geçinemiyorsak, birikimlerimizi harcayarak yaşamaya çalışıyorsak, onlar nasıl geçiniyor.”
“Her yıl emeklilerin milli gelirden aldıkları pay düşüyor”
Toplumda başlayan emeklilere olan düşmanlığı konuşuyoruz. Emeklilere olan düşmanlığı siyasetin, iktidarın ürettiğini söylüyor Gürsel abi. Çaylarımızı içiyoruz. Kısa bir sessizlikten sonra başlıyor anlatmaya Gürsel abi:
“Şu an hükümet için emekliler, yük olarak görünüyor. Emekliler greve gidemez, eylem yapsa bir anlamı yok. Ancak seçim zamanları emeklileri hatırlıyorlar. Emekliler örgütlü mücadeleyle var olur. Örgütlenmeden, mücadele etmeden imkanı yok emeklilerin daha iyi koşullara sahip olmasının. “Emekliler olmasa toplumda sorun kalmaz” diyor toplumda tanınmış biri. İnsanların verdiği zamana, emeklerine karşı. Ben çalıştım. Benim polene alerjim var. Ciğerlerimde sorun var. Fıtık var bende. Beni böyle hastalıkların sahibi haline getiren çalışmalarımın karşılığını aldım mı? Hayır. Sen de bir gün yaşlanacaksın emekli olacaksın. Hayatın boyunca genç kalmayacaksın. Ürettiğin bir şeyden kazanç sağlamak senin de hakkındır. Milli gelirin eşit şekilde dağıtılması gerekir. Bura da emeklilerin hakkına düşen pay bu olamaz. İktidardan önce bir emekli maaşıyla yedi tane çeyrek alınıyordu. Şimdi iki buçuk tane alınabiliyor. Her yıl emeklilerin milli gelirden aldıkları pay düşüyor. 2005 yılında %25’e düştü.
“İktidardan önce emekli maaşıyla çoğu emekçi geçinebiliyordu”
İktidardan önce emekli maaşıyla çoğu emekçi geçinebiliyordu. Şu an emekli maaşıyla bir televizyonun bozulsa bile yenisini alamazsın. Temel ihtiyaçlarını karşılayamayan bir emekli nasıl tatile gidecek. Nasıl gezecek. Hele bir de çocuğu varsa milli gelirden kendine düşen payı da alamıyor. Bu para sermayeye kayıyor. Onlar da parayı yurtdışına kaçırıyor. “
Emeklilerin medyada yansımasını değerlendiriyoruz Gürsel abiyle. Yandaş medyanın emeklilere bakışının trajikomik haline gülüyoruz birlikte. “Bazen bir haber kanalını dinliyorsun kendini İşviçre’de sanıyorsun. Bir başka kanalı seyrediyorsun Afrika’dasın” diyor, gerçeği yansıtmayan gazeteleri eleştirerek.
“Emekliliği de özelleştiriyorlar yavaş yavaş” diyor Gürsel abi. AKP iktidarının yapmak istediklerini yavaş yavaş, alıştıra alıştıra yaptığını vurguluyor. İşçiden para kesilerek bireysel emeklilik fonlarının oluşturulduğunu dile getiriyor. “Evlenince ya da ev alınca veriyorlar” diyor. “Bunun dışındaki ihtiyaçlar nasıl karşılanacak?” diye kızgınlıkla soruyor Gürsel abi.
“Sanki bütün ihtiyaçları karşılamışlar gibi” diye de ekliyor sitemle. Bu durumun sadece emekliler için olmadığını, çalışanların da aynı sıkıntıları yaşadıklarını belirtiyor. Toplumun %50’sinin 17 500 TL’lik asgari ücretle çalıştığını söyleyen Gürsel abi, “Bu maaşla bir insan nasıl evlenecek? Nasıl yuva kuracak?” Evlilikten çok boşanma var. Boşanmanın en büyük nedeni ekonomi. Boşanıp ailelerinin evlerine dönerek geçinmeye çalışıyorlar. Toplumun her kesimi için hayat zorlaştı” diyor.
“Ucuzlayan tek şey iş gücü”
Dünyaya çalışmaya gelinmiş gibi insanları makine olarak gördüklerini söylüyor Gürsel abi. Çocuğu olsaydı emekliliğinde çalışmak zorunda bırakılacağını dile getiren Gürsel abi anlatıyor:
“Emeklileri çalışmaya zorluyorlar. Emekliysen tatil yapmaya hakkın yok. Yaşamak sadece karnını doyurmak demek değildir ki. İnsan sinemaya gidecek. Tiyatroya gidecek. Kitap okuyacak. Konsere gidecek. sanatla ilgilenecek ki kişiliğini geliştirsin. İnsanlar nasıl gidecek bu maaşlarla sanat etkinliklerine? İnsanlar karnını doyuramıyor ki birikim yapsın. Doğru düzgün beslenemeyen insan gelişemez de.”
“Enerji Bakanı ne dedi: “Milletin eğitim seviyesi yükseldikçe bizim oy oranımız düşüyor.”
Sinemaya giden, tiyatroya giden, kitap okuyan insan iktidara neden oy versin? “Geçenlerde pide alırken utandım. Lüks bir şey olduğu için değil. Karşımda insanlar bayat ekmek için kuyruğa giriyor. Türkiye bir zamanlar tarım toplumuydu. Tarım ürünleri boldu ve bu kadar pahalı değildi. Siz hatırlamazsınız, bir dönem iktidar üretimi kısmıştı yine de böyle yoksulluk olmamıştı. 56 yaşıma geldim ben böyle yoksulluk görmedim. Yurt dışından yatırımcı çekmek için yaptıklarını iddia ediyorlar. Toplumun emekçi ve emekli kesimi için hayat zorlaştı. Ucuzlayan tek şey iş gücü. ”
“Emeklilerin kurtuluşu sosyalist toplum”
Emeklilerin hayatta kalma mücadelelerin tek kurtuluş yolunun Sosyalizm olduğunu vurgulayan Gürsel abi konuşmayı şu sözlerle sonlandırıyor:
“İktidardan bir çıkış yolu beklemiyorum. Zaten iktidarın öyle bir amacı yok. İktidarın patronlardan ve kendi yandaşlarından başka kimseyi düşündüğü yok. Bu yıl için “Emeklilerin yılı olacak” diyorlardı. 12500 TL ile yaşamak nasıl bizim yılımız oluyor? Şu an İstanbul’da bir restoranta gitsen, büyükşehirde yaşayan bir insan olarak söylüyorum restoranta gitsen maaşının büyük bir kısmı yemek paran olur. İnsan bir hafta bile geçinemez onunla. Biz Adana’da iki kişi geçinemiyoruz. İstanbul’da, Ankara’da pazar parası değil o. Geçinebilene ödül vermeleri lazım.
Emeklilerin kurtuluşu sosyalist toplum. Sosyalist toplumda maaşlar, insanların verdiği emeğe göredir. Özgürlük dediğin nedir? Şu an istediğin yere gitme özgürlüğün var. Fransa’ya, Amerika’ya gitme özgürlüğün var. Kullanabiliyor musun? Yok. Özgürlük, insanların temel ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra konuşulması gereken bir kavramdır. Sağlık, eğitim, barınma gibi temel ihtiyaçların karşılanmıyorsa özgür değilsindir.
Kapitalist sistemde insan emeği meta. Tüketim toplumu böyle; evleniyorsun, insanlar niye evleniyor? Adı evlilik ama buzdolabı alıyorsun taksit ödüyorsun, televizyon alıyorsun taksit ödüyorsun, ev alıyorsun taksit ödüyorsun… Taksitlerle, ömrün kapitalist sisteme yıllarca emeğini satarak geçiyor. Burada evlilik nerede kalıyor. Pırlanta reklamlarında “Sevgini göster” diyor. 12500 TL maaş alan bir emekli nasıl gösterecek. Dört aylık maaşı. O zaman, şimdi bu pırlantaya parası yetmeyen kişi eşini sevmiyor mu? Sevgi bile metalaştı. 14 Şubat’a bakıyorsun hep hediye, tüketim. Bu, senin hayatını da tüketiyor. Sosyalizme gönülden inanmış biri olarak söylüyorum; insanlar için en iyi toplum biçimi sosyalist toplum biçimidir.