DOLAR
EURO
STERLIN
FRANG
ALTIN
BITCOIN

Cumartesi Anneleri: “Size Oğlumu Mertçe Getirdim, Siz Kalleşçe Yok Ettiniz”

Yayınlanma Tarihi : Google News
Cumartesi Anneleri: “Size Oğlumu Mertçe Getirdim, Siz Kalleşçe Yok Ettiniz”

Cumartesi Anneleri eyleminde Akşener’in sözlerine tepki gösteren Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız, “Ben bir anne olarak size oğlumu mertçe getirdim, siz benim evladımı kalleşçe yok ettiniz” dedi.

Gözaltında kaybedilen ve katledilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle her hafta Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelen Cumartesi Anneleri/İnsanları, eylemlerinin 982’incisini gerçekleştirdi. Bu haftaki eyleme, kayıp yakınlarının yanı sıra insan hakları savunucuları da destek verdi.

Ellerinde taşıdıkları karanfiller ve kayıplarının fotoğraflarıyla, Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelen Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın bu haftaki eylemlerinde, 17 Ocak 1996’da Yüksekova-Van karayolunda askerler tarafından otomobili durdurularak gözaltına alındıktan sonra kaybedilen Abdullah Canan’ın akıbeti soruldu. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in siyasi cinayetlerin “mertçe” işlendiği açıklamasının suçun itirafı olduğunu dile getirdi.

Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanmasını talep etmek için Galatasaray Meydanı’nda 1995 yılından beri oturma eylemi yapan Cumartesi Anneleri/İnsanları bu hafta da meydandaydı. Evrensel’in haberine göre; Kaymakamlık yasağının kalkmasının ardından 4 Kasım 2023 tarihinden itibaren her hafta Galatasaray Meydanı’nda açıklama yapan kayıp yakınları bu hafta Abdullah Canan’ın akıbetini sordu.

Açıklama öncesi konuşan Hanife Yıldız Meral Akşener’in açıklamasına tepki göstererek, “Ben bir anne olarak size oğlumu mertçe getirdim, siz benim evladımı kalleşçe yok ettiniz. Meral Hanım, sen kim oluyorsun? Mertlik kim sen kim. Bırak Kürt düşmanlığını, Alevi düşmanlığını, halk düşmanlığını. Lanet olsun sizin siyasetinize de. Başkanlığınız da sizin başınızı yesin. Yeter artık gençlerin başını yediniz” dedi.

İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, de Meral Akşener’in “Biz geçmişimizde siyasi cinayetlere şahit olduk ama mertçeydi” sözlerine tepki gösterdi, “Akşener’in açıklaması suçun itirafıdır. Eğer mertçe işlendiyse neden bu suçlar hala karanlıkta. Neden hala failler yargılanmaktan korkuyorlar. Neden biz 28 yıldır mücadele ediyoruz? Neden biz her hafta susturuluyoruz?” dedi.

Bu haftaki eylemlerinde 43 yaşındaki Abdullah Canan’ın faillerini sormak için bir araya geldiklerini belirten Yoleri, “Yüksekova’da yaşayan bir iş insanıydı. 17 Ocak 1996 sabahı Hakkâri’ye gitmek üzere Yüksekova’daki evinden ayrıldı. Tanık beyanlarına göre Yüksekova-Van karayolunda askerler tarafından otomobili durdurularak gözaltına alındı. Askeri bir araçla Yüksekova Dağ Komando Taburu’na götürüldü. Ailesi yerel ve ulusal tüm makamlara başvurarak, Canan’ın bulunmasını istedi. Ancak Canan’ın gözaltına alındığı inkâr edildi. 21 Şubat 1996 tarihinde Abdullah Canan’ın ağır işkence görmüş cansız bedeni köylüler tarafından bulundu” diye belirtti.

“Ailenin ve tanıkların iddiaları yeterli ve inandırıcı bulunmadı”

Canan’ın ailesinin,  Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvuruda bulunduğunu belirten Yoleri, “Canan’ın öldürülmesinden sorumlu olduğu gerekçesiyle Yüksekova Dağ Komando Tabur Komutanı Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul aleyhine suç duyurusunda bulundu. Yüksekova taburunda görev yapan itirafçı Kahraman Bilgiç, savcıya verdiği ifadede; Abdullah Canan’ın taburda işkence ile sorgulandığını, Tabur Komutanı Binbaşı Yurdakul’un talimatı ile Bölük Komutanı Yüzbaşı Nihat Yiğiter tarafından silahla öldürüldüğünü detaylarıyla anlattı. Albay Kamber Oğur, Yüksekova Savcılığına başvurarak, gözaltına alındığı inkâr edilen Abdullah Canan’ı o dönem tabur karargâhındaki revirde gördüğünü söyledi. Kahraman Bilgiç, Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul, Yüzbaşı Nihat Yiğiter ve Üsteğmen Bülent Yetüt hakkında Diyarbakır DGM Savcılığı’nca soruşturma açıldı. Bu kişiler, Abdullah Canan’ı tasarlayarak öldürmekle suçlandı. Hakkâri Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada, ailenin ve tanıkların iddiaları yeterli ve inandırıcı bulunmadı” dedi.

Yoleri, devamla şunları dile getirdi: “12 Kasım 1999 tarihinde sanıklar hakkında beraat kararı verildi. 2 Nisan 2001 tarihinde de Yargıtay 1. Ceza Dairesi beraat kararını onadı. Bunun üzerine Canan Ailesi, 1 Aralık 1997 tarihinde AİHM’e başvurdu. AİHM, ‘Aralarında askeri personelin de yer aldığı tanık beyanlarından da anlaşılacağı üzere Abdullah Canan’ın gözaltında öldürüldüğü mahkememizce saptanmıştır.’ tespitinde bulundu. Türkiye’nin iç hukuktaki yaklaşımını şaşkınlık verici olarak değerlendirip oy birliği ile mahkûmiyet kararı verdi. Gözaltında kaybedilişinin 28. yılında bir kez daha hatırlatıyoruz: Savcılık ifadelerinde, mahkeme tutanaklarında, TBMM Araştırma Komisyonu Raporu’nda, Yargıtay Başsavcısı’nın Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na yaptığı itiraz yazısında, AİHM kararında Abdullah Canan’ı gözaltına alanlar, işkence ile katleden ve kaybedenlerin isimleri yazılıdır. Devlet, Abdullah Canan’ın gözaltında kaybedilmesindeki sorumluluğunu üstlenmeli, fail ve sorumlular üzerindeki koruma kalkanı kaldırılarak yeniden yargılanıp cezalandırılmaları sağlanmalıdır. Kaç yıl geçerse geçsin Abdullah Canan için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten; devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz.”

Ardından konuşan Abdullah Canan’ın oğlu Vahap Canan, “Meral Akşener’in ‘mertçe’ dediği siyasi cinayetler bizim geleceğimize bir ipotekti. Bizden öncekiler ve bizden sonrakiler bu hak arayışından asla vazgeçmeyecek. Biz mum ışığıyız bu ülkenin geleceğiz” dedi.

Yapılan konuşmalar sonrası eylem, polis bariyeri ile çevrili Galatasaray Heykeli’ne karanfiller atılmasıyla sona erdi.