Mersin’in Tarsus ilçesinde, tarihi M.S 2. yüzyıla dayandırılan ve Ayasofya’dan daha eski olduğu bilinen Donuktaş Tapınağı, bölgenin en önemli anıtlarından biri olarak biliniyor.
Mersin’in Tarsus ilçesinde, şehir merkezinin güneydoğusunda, bölgenin en önemli tarihi anıtı olan ancak pek değer görmeyen bir tapınak bulunuyor.
Tarsus, bin yıllardır farklı dinlerin ve inanışların bir arada yaşadığı yerleşim yeri olarak da dikkat çekmiştir. Doğal olarak bu zengin kültür mozaiği, birçok önemli dini yapının bir arada olmasını sağlamıştır. Bunlardan biri de, halk tarafından “Donuktaş”, “Dönüktaş” gibi isimlerle anılan, Ayasofya’dan bile daha eski Roma tapınağıdır.
İlk bakışta büyük bir kaya kütlesini andıran ve bölgenin en büyük mabedi olan yapının kime atfedildiği tam olarak bilinmemekle birlikte, M.S. 2. yüzyılın sonlarına doğru inşasına başlandığı, ancak bitirilemediği düşünülür.
Donuktaş, 18. yüzyılın başından bu yana birçok gezgin ve arkeolog tarafından incelenmiştir. Orta Çağ gezginlerinden V. Langlois, Donuktaş’ı Asur kralı Sardanapal’ın mezarı olarak niteledi.
Aydınlık’tan Çisem Arslan’ın haberine göre; Robert Koldewey’in Donuktaş’ın inşaatını (a) ve orta kesitini (b) gösteren çizimleri. Koldewey’in işaretlediği yerler kırmızı renkle vurgulanmış. ‘X’ beton çerçeve kısmı H’ye patlatılarak açılan girişi işaret eder, ‘Y’ ve ‘Z’ ise Fransız Konsolos M. Gillet’in ‘kazılar’ sırasında kuzey merdivenlerinde meydana gelen hasarları belirtir. Gillet’in patlayıcı kullanmaktan çekinmediği de Donuktaş’ın girişindeki bilgi panosunda belirtilmiştir.
1982’de Prof.Dr. Nezahat Baydur tarafından bölgede başlatılan bilimsel kazılar, 1992’de sona ermiştir. Yapılan bilimsel kazılar sonucunda, Donuktaş’ın tapınak olduğu kuşku götürmeyen anıtsal bir yapı olduğu ortaya çıkarıldı.
Donuktaş’ın kuzeydoğu-güneybatı yönünde dikdörtgen alan içinde kare şeklindeki masif tonozlu bir kemerle bağlandığı ve 20 basamaklı bir kaide üzerine oturduğu tespit edildi.
Nezahat Baydur, Donuktaş’ı Didim’deki Apollon Tapınağı ile karşılaştırır. Her iki tapınağın boyutları ve oranları neredeyse aynıdır, sütun çapları Donuktaş’ta Didim Tapınağı’ndan sadece 10 cm daha fazladır.
Didim Tapınağı’ndan farklı olarak, Donuktaş Tapınağı çok yüksek bir kaide üzerinde duruyordu ve sadece kuzey serbest merdivenlerden erişilebiliyordu. Bu nedenle, bu yapı Antik Çağ’da eşsiz olmalıydı.
Donuktaş’ın 2. yüzyılda, Kilikya’nın başkenti olan Tarsus’ta, bölge birliğini simgeleyen birlik tapınağı olduğu ya da Tarsus’un kurucusu ve baş tanrısı Sandan’a (Sandon) (Herakles / Baal / Tarz) adanmış olabileceği ileri sürülür. Bu tanrıların Roma Dönemi’nde Jüpiter ile özdeşleşmiş olmasından Jüpiter Tapınağı olarak yapıldığı düşünülmektedir.
Binlerce yıllık geçmişi ve sırlarıyla, etrafını saran evlerin arasında yer alan Donuktaş, turizme kazandırılmayı bekliyor.