Geçenlerde yürüyüş yaparken bir dostum takılıp düştü ve hemen kalkamadı. Kolundaki akıllı saati de gecikmeden uyarı alarmı vermeye başladı ve düşen kişinin ekrana dokunarak ya da sesle iyi olduğunu bildirmesini istedi. İkna olduğu (!) zaman da alarmı kesti. Saat eğer bir dakika içerisinde tepki alamasa idi bulunduğu bölgede geçerli olan acil hizmet telefon numarasını arayacak, sesle yani konuşarak olayı ve yerini bildirecekti. Kullanıcı sağlık kimliğini (Health ID) kaydetmiş ise bu bilgiler de acil çağrı merkezine iletilecekti.
Eğer kullanıcı acil durumlarda çağrılacak kişi ya da kişileri belirlemiş ise, saat onları da arayacak ve bilgilendirecekti. Akıllı saatlerin son modelleri artık uydu iletişimi de yaptıklarından, eğer kullanıcı telefon şebekesinin kapsam alanı dışında ise, bu acil çağrılar uydu üzerinden yapılacaktı…
Evet, uzay yolu dizisindeki bir sahneden bahsetmiyoruz. Tüm bunlar gerçek ve bir bölümüne de doğrudan tanık oldum. Bu arada, tüm bu işlevler araç kazalarında da geçerli ve darbeler saatin ivme sensörleri ile algılanıyor.
Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi ben bir emekli elektronik yüksek mühendisiyim. Uzmanlık alanım da tıbbi elektronik ve sağlık bilişimi. Aktif mesleki yaşamım sırasında birçok tıbbi sistem geliştirdim ya da geliştiren ekiplerin bir parçası oldum. Bunlar arasında, elektro kardiyogramın yani EKG’nin bilgisayarla yorumu, kan gazlarının ve oksijen satürasyonun ölçümü ve izlenmesi, uyku apnesi ve diğer sorunların belirlenmesi için uyku laboratuarı sistemleri tasarımı, EKG, EEG, solunum, hareket, sıcaklık vb algılayıcılarının ve elektronik sağlık kayıtlarının geliştirilmesi de var.
Hareket halinde iken…
Geliştirilmelerine katıldığım bu tıbbi araç ve sistemler yakın zamanlara kadar ancak hastane ortamı için uygundular. Boyutları, fiyatları ve karmaşıklıkları ancak sağlık profesyonellerinin kullanımına el veriyordu. Ama, yaşadığımız elektronikte minyatürleşme devrimi cep telefonları ile olduğu gibi akıllı kol saatleri ile de olağanüstü sayılabilecek uygulamalar yapılabilmesini sağlıyor. Bu uygulamalar aynı zamanda her türlü algılayıcının (sensörün) de minyatürleştirilmesi ve ucuzlaması sayesinde gerçekleştirilebiliyor. Yaşadığımız yapay zeka (AI) devrimi de bu işlev ve uygulamaları çok güçlendirecek, onlara yenilerini de ekleyecek gibi gözüküyor.
Akıllı telefonlarımız bilindiği gibi cebimizde ya da çantamızda taşıdığımız güçlü bilgisayarlarımız. Akıllı saatler de kolumuza taktığımız ve telefonumuzla sürekli iletişim halinde olan bilgisayarlar. Telefonlarımızla olduğu gibi onlarla da ekranlarına dokunarak ya da sesle iletişim kuruyoruz. Özellikle hareket halinde iken telefonumuzla yapabileceklerimizin hemen hepsini saatimizden yapmak çok daha kullanışlı. Uyarıları, alarmları ve çağrıları hemen görmek, işitmek ve telefona dokunmadan cevaplamanın kolaylığı bunların başında geliyor. Bu arada, akıllı kol saatlerimiz zamanı da gösteriyor!
Akıllı saatlerin günümüzdeki sağlık bakımı (healthcare) uygulamalarına bir göz atarsak:
Kalp sağlığı: Akıllı saatlerin bileğe dokunan bölümü çeşitli minyatür algılayıcılarla dolu. Bunlar aracılığı ile sistem, kalp atışlarımızı ve EKG’mizi izleyebiliyor, kullanıcıyı uyarıyor ve bilgileri yetkili doktorlara iletebiliyor.
Bu alandaki birkaç uygulama şöyle: Dinlenme halindeki nabız hızı dakikada 40’ın altında ya da 120’nin üzerinde ise kullanıcı uyarılıyor. Kalbin olası düzensiz atışları yani ritm bozuklukları AF (Atrial Fibrilasyon) denilen ve tehlikeli olabilecek türden ise yine kullanıcı uyarılıyor, parmağını saate dokundurarak EKG’sini aldırması öneriliyor, dilerse ek bilgiler de ekleyebiliyor ve bu veriler saatte saklanıp değişimleri de izlenerek doktorlara iletilebiliyor.
Uyku izleme: Akıllı saatiniz bileğinizde uyursanız, neredeyse bir sağlık kuruluşunun uyku laboratuarında uyumuş gibi izlenebiliyorsunuz. Saat, algılayıcıları ile uykunun safhalarını, çekirdek uyku, derin uyku, REM (Rapid Eye Movement – rüya görerek uyku) ve uyanıklık olarak belirliyor, gerekli hesaplamaları yapıyor ve grafik biçiminde gösteriyor.
Ayrıca, uyku sırasında kalp ritmi, nefes alıp verme sıklığı ve vücut sıcaklığı da takip ediliyor. Tüm bu verilerle uykunun yeterliliği ve niteliği belirleniyor. Akıllı saatlerin bu yıl çıkacak modelleri uyku apnelerini de algılayacak ve ölçecekler. Uykuda horlama ya da başka nedenlerle oluşan bu nefes kesilmeleri ciddi sağlık riskleri oluşturabiliyor ve yarattıkları yorgunluk ve dikkatsizlik hali birçok kazaya yol açabiliyor.
Kandaki oksijen: Saatler ayrıca kandaki oksijen doyumunu, satürasyonunu (SpO2) da ölçebiliyor. Covid salgını sırasında ölçümü yaygınlaşan bu parametre ciğerlerimizin çalışması ve kanımıza yeterince oksijen sağlayabilmesi ile ilgili.
Halen akıllı saatler SpO2’yi istek üzerine ve 15 saniye hareketsiz durulduğunda ölçebiliyorlar ama yakın gelecekte sürekli izleyebilmeleri de bekleniyor. Böylece uyku takibindeki önemli bir yaşamsal parametre daha ölçülebilecek. Gerçekten de, uzun süreli nefes durmaları, apnealar sırasında kandaki oksijen çok düşebilmekte ve organlarda çeşitli zararlara yol açmakta.
Gürültü algılama: Düşmelere ve kazalara karşı akıllı saatlerin neler yapabileceklerini inceledik. Yine sağlığı koruma açısından, saatteki bir mikrofon ile örnekleme yöntemiyle ortam gürültüsü de ölçülüyor ve belirlenen bir eşik aşıldığında kullanıcı işitmesinin zarar görmemesi için uyarılıyor. Öte yandan, güzel ülkemizin büyük şehirlerinde bazen dayanılmaz hale gelen gürültü seviyesi düşünüldüğünde bu işlevin bizde iptal edilmesi gerekecek diye de düşünüyorum…
Diğer ölçümler de yolda: Kan basıncı ile kan şekeri ölçümlerinin de bu yıl akıllı saatlere eklenmesi bekleniyor. Bu parametreler ve değişiklikleri de sürekli izlenerek kaydedilebilecek.
Özetle, akıllı saatlerimiz, hastanelerde ayakta ya da yatarak yapılan tetkik ve izlemeleri (monitoring) yanlızca bileğimizdeki ya da onlara ek olarak vücuda yapıştırılan ya da takılan, bir diğer deyişle giyilebilen (wearable) algılayıcılar aracılığı ile yapacaklar.
Önemli bir nokta da, akıllı kol saatleri ile çalışan tüm bu tıbbi uygulamaların, birçok kontrol ve klinik araştırma sonrası ABD’nin FDA (Food and Drug Administration) onayı verildikten sonra kullanılabilmeleri. Söz konusu olan insan sağlığı ve bu tıbbi ölçümlerin doğru olmaları zorunlu.
Saatlerin içindeki giderek güçlenen bilgisayarları ise günümüzde yaptıkları gibi bu yeni ölçümleri de izleyecek, değerlendirecek, saklayacak, kullanıcıyı uyaracak, otomatik raporlama yapacak ve sağlık kurumlarına bildirebilecek. Sağlık bilgilerinin önem ve mahremiyeti nedeniyle tüm bu iletişimler kriptolu biçimde ve yalnızca onaylanmış yetkililer ile yapılmakta. Tüm bunlara yakında yapay zekanın da ekleneceğini düşünürsek sağlık bakımında büyük bir değişimin gelmekte olduğu ortaya çıkıyor.
Bu değişimin önemli bazı etkileri şöyle:
Bireylerin sağlık okuryazarlığı artacak, kendi sağlıklarına daha çok sahip çıkacaklar, uzaktan izleme (remote monitoring) yaygınlaşacak ve modern tıbbın ayrılmaz bir parçası haline gelecek, doktorların ve tıbbi servislerin iş yükü azalacak, aktarılan veri ve bilgilerin ışığında tanıları daha doğru olacak. Tıbbi araştırmalar için, milyonlarca bireyden sürekli gelen sağlık bilgileri bir hazine oluşturacak. Bu bilgiler bireylerin elektronik sağlık kayıtlarına da iletilecek.
Yazımızın girişinde verdiğim düşme örneğinde olduğu gibi akıllı kol saatlerinin özellikle yaşlılar için getirileri apaçık. Bir yandan, bu cihazlar geliştikçe ve yaygınlaştıkça fiyatları düşecek ve çok daha ulaşılabilir olacaklar, öte yandan yaşlılarda düşmenin bazen yıkıcı olabilen etkileri ve topluma maliyeti de bilindiğinden, devlet ya da kurumlar tarafından üstlenilebilecekler. Akıllı saatler, yaşlanan toplumda giderek artan yüksek tansiyon ve şeker gibi kronik hastalıkların izlenme ve kontrol altına alınmaları, bireylerin sağlıklı kalmaları ve yüksek toplumsal maliyetin düşürülmesi açısından da çok yarar sağlayacaklar.
Bilindiği gibi, ülkemizde sağlık bakımında birçok sorun yaşanmasına karşın, tıp teknolojisi ve tıp bilişiminde alınan yol da yadsınamaz. Ayrıca toplumumuz teknolojik yeniliklere açık ve onlara meraklı. Ülkedeki akıllı cep telefonu sayısı ve iletişimin yaygınlığı da yüksek. Tüm bu etkenler göz önüne alındığında ülkemizin akıllı saat teknolojisini sağlık bakımında kullanmada öncü olmaması için bir neden göremiyorum. Bu cihazları yaygınlaştırmamız ve sağlık sistemimize entegre etmemizin yukarıda özetlediğim önemli getirileri sağlayacağını düşünüyorum.