Adana Eğitim Sen Binasında KESK MYK Üyelerinin Katılımıyla, 1 Mayıs konulu basın açıklaması gerçekleştirildi. Metni Adana Eğitim Sen adına okuyan KESK MYK Üyesi Erdal Karakuş, “Bizler, emeği ile geçinenlerin iyiyi, güzeli, umudu yaşatmaya ve büyütmeye ihtiyacımız her geçen gün biraz daha artıyor” dedi.
Krizin, kapitalizmin bir yönetme biçimi olarak ortaya çıkarıldığını vurgulayan Karakuş, sözlerine şöyle devam etti:
“Kendi yarattıkları krizin faturasını biz emekçilere, ezilenlere ve hatta doğaya ödetmek isteyen vahşi bir kapitalizm dünyayı adım adım yok oluşa sürüklüyor. Evet bir kriz var ama bu kriz sömürüyü, baskıyı, talanı normalleştirmek için bir gerekçe olarak kullanılıyor. Evet bir kriz var ama bu kriz kapitalizmin bir yönetme biçimi olarak ortaya çıkan bir olgudur.
Ülkemizde ise biz bu krizlerin çoklu halini yaşıyoruz. Krizin sirayet etmediği hiçbir yaşam alanı kalmadı. Ülkeye karabasan gibi çöken, emeğe ve kazanılmış haklara adeta düşman bir iktidarla karşı karşıyayız.
Değerli Basın Emekçileri,
Bu gidişata halklarımız ve emekçiler 31 Mart’ta artık yeter dedi. Sıra bu iktidarı ve zihniyeti tarihin çöp sepetine atmaya geldi.
Bizleri yok sayıp kapı kulu olarak görenlere,
Gerçek enflasyonun yarısına bile denk gelmeyen TÜİK enflasyonuyla ekmeğimizi küçültenlere,
Çalışırken yoksulluk, emeklilikte sefaleti dayatanlara,
Fakirden alıp zenginin kasasını dolduranlara,
Mülakat sistemi ile torpilin kapısını sonuna kadar açarak, liyakati ortadan kaldıranlara,
Ayrımcılığı, kadrolaşmayı, yandaşlığı devlet politikası haline getirenlere,
Güvencesiz istihdamı yaygınlaştıranlara, kamu reformu diye performans sistemi dayatarak kadın istihdamını artırmanın tek yolunu cinsiyetçi iş bölümünü sürdürmekte, kadının esnek, güvencesiz, kısmi zamanlı işlerde çalıştırmakta ısrar edenlere,
Rant için kentlerimizi, doğamızı beton yığınına çevirenlere, depremleri, afetleri toplumsal yıkıma dönüştürenlere,
Bizlerin cebinden çaldıklarıyla bulundukları en ufak yerleri saltanata, şatafata çevirenlere,
Hak, hukuk, özgürlükler, anayasayı ortadan kaldırıp keyfiyeti hâkim kılanlara; başta İstanbul Sözleşmesi olmak üzere keyiflerince sözleşmelerden çekilip, hukuksuzluklarına farklı kılıflar hazırlayanlara,
Barışı ve kardeşlik ortamını zehirleyenlere,
Savaş politikalarıyla kaynaklarımızı silahlanmaya harcayanlara,
Yargıyı siyasallaştıranlara,
Karşı mücadeleyi büyütmek ve umudu örgütlemekten başka bir çıkış yolu olmadığını biliyoruz.
Ve yine biliyoruz ki, emekçiler umudu ve kararlılığı büyüttükçe bu ceberrut iktidar çözülecek, karanlığın yerini aydınlık alacak.
Bizleri nefessiz ve umutsuz bırakmak isteyenlere karşı 31 Mart’ta cevabımızı verdik. Çünkü emekçiler gelecek güzel günlere olan umudunu hiçbir zaman kaybetmedi, kaybetmeyecektir.
- Herkesin güvenceli, insanca çalıştığı bir işinin ve gelirinin olduğu,
- Ekonomik krizlerin, salgınların faturasının emekçilere yıkılmadığı,
- Vergide adalet için az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alındığı,
- Bütçe planlamalarında toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin de dikkate alındığı,
- Temel tüketim maddelerinde dolaylı vergilerin sıfıra indirildiği,
- Ücret gelirlerinden alınan gelir vergisinin yoksulluk sınırına kadar olan gelirler için %10’da sabitlendiği,
- Torpilin, kayırmanın kapısını sonuna kadar açan mülakat sisteminin kaldırıldığı, liyakat ve kariyerin esas alındığı,
- Kadınların üst kademelerde temsil edilmesini sağlayacak düzenlemelerin yapıldığı,
- Sendikal hak ve özgürlüklerin önünün açıldığı, grevlerin yasaklanmadığı,
- Kamuda evrensel sendikal normlara uygun, grevli toplu sözleşme hakkımızı teminat altına alan, hak ve özgürlüklerin önündeki engellerin kaldırılmasını, toplıu sözleşme görüşmelerinde kadınların taleplerinin ayrıca değerlendirilmesini ve masada kadınların da temsil edilmesini merkezine alan demokratik bir sendika yasasının hayata geçirilmesini,
- Haksız ve hukuksuz bir şekilde ihraç edilen KHK’lilerin işine geri döndüğü,
- Kimsenin kimliğinden, inancından, cinsiyetinden dolayı haksızlığa uğramadığı,
- Düşünmenin, düşünceyi ifade etmenin cezalandırılmadığı,
- Eşit yurttaşlığın, barış ve kardeşliğin hâkim olduğu,
- Kadınlara yönelik cinayet, şiddet, taciz ve tecavüzün son bulduğu, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kaldırıldığı,
- İstanbul Sözleşmesinin feshinin iptal edildiği, 190 sayılı ILO sözleşmesinin imzalandığı,
- Çocuklarımızınokula aç gitmediği, MESEM projesi adı altında çocuk işçi haline getirilmediği, ÇEDES projesiyle laik ve bilimsel eğitimden mahrum bırakılmadığı,
Nazım Hikmet’in dediği gibi
Yine kitapları, türküleri, bayraklarıyla geldiler,
dalga dalga aydınlık oldular,
yürüdüler karanlığın üstüne.
Meydanları zaptettiler yine.
Bizler de 1 Mayıs’ta bayraklarımızla, sloganlarımızla, halaylarımız ve türkülerimizle akın akın sel olup meydanları zapt edeceğiz.
İktidarın toplumsal cinsiyet ayrımcılığını körüklemekte ısrar eden, cemaat ve tarikatların hegemonyasını güçlendiren politikalarına karşı sözümüzü söylemek, mücadelemizi örmek, tekçi, cinsiyetçi, ırkçı iktidara dur demek için 1 Mayıs Birlik, Dayanışma ve Mücadele Günü’nde alanlarda olacağız!
Eşitlikçi, özgürlükçü, barış halkların ve farklılıkların birarada, kardeşçe yaşadığı Bir ülke ve gelecek için alanlarda olacağız!
Umudu ve mücadeleyi büyütmek için tüm illerde 1 Mayıs alanlarında olacağız!
Çünkü şimdi, mücadeleyi, dayanışmayı ve umudu büyütme zamanı! Emeğin sesini daha da yükseltme zamanı!
Çünkü yepyeni bir gün doğuyor
YAŞASIN 1 MAYIS!
BİJÎ YEK GÛLAN!
YAŞASIN BİRLİĞİMİZ,
MÜCADELEMİZ VE DAYANIŞMAMIZ! “