Moda Sahnesi, 10 yılı aşkın süredir Kadıköy’ün kalbinde bir “mahalle tiyatrosu” olarak yaşıyor. Kültür Bakanlığı’nın tiyatroların ticarethaneye dönüşmesi riskini görmediğini vurgulayan Moda Sahnesi, tiyatronun “kamusal tiyatro modeli” ile desteklenmesi gerektiğini düşünüyor.
İstanbul’un Kadıköy ilçesinde kurulu Moda Sahnesi, hem tiyatro topluluğu, hem farklı tiyatrolara kapılarını açan bir sahne, hem de konser, söyleşi, atölye gibi etkinliklerin olduğu bir kültür merkezi. Bu üçü yer yer birbirine karışsa da denge kurmayı başarıyor ve krizlerden güçlenerek çıkmasını biliyor. Moda Sahnesi’nin kurucularından ve sahne tasarımcısı Bengi Günay, “Kapımız yok bizim” diyor ve neden bir “mahalle tiyatrosu” olmayı seçtiklerini anlatıyor: “Özellikle kapı yapmadık. Geceleri o panjuru kapatıp evimize gidiyoruz. O panjur sürekli açık. Herkes girip çıkabiliyor; insanların kapı açmadan girip çıktığı bir yer. Mahalledeki insanlarla birlikte yaşıyoruz. Biz artık bu mahallenin tiyatrosu olduk. Biz daha önce de burada, bu mahallede tiyatro yaptık. Kadıköy’de de bir sürü tiyatro var, ama bence biz Moda Sahnesi’nin en başta burayı kurarken hedeflediği yolu kat ettik, düşündüğümüz şeyi yaptık. Buralıyız ve burada tiyatro yapıyoruz.”
“BURASI KAMUSAL BİR ALAN DEĞİL Mİ?”
Üç sanatçının da yerel yönetimlere dair sert eleştirileri var; özellikle pandemi ve ekonomik kriz sürecinde tiyatroların yalnız bırakılması bunda etkili. Bengi Günay, “Hiçbir şey yürümüyor, gitmesi gereken yöne gitmiyor bu ülkede. Çünkü belediyeler başka türlü bir virajı alamıyorlar, eleştirdikleri hükümetle aynı yere düşüyorlar.” derken, Onur Ünsal kendi ilçelerindeki tiyatroları desteklemeyen belediyelerin yapımcılığa soyunmasını sert bir dille eleştiriyor: “Hepsi popüler olan, ışığı arttırılmış, brightness’ı açılmış, ‘ünlülü’ tiyatroların esiri oldular ve kendi yapımlarını oluşturmaya çalışıyorlar.”
Sahneden.net‘te yer alan habere göre; Bengi Günay, “Ben sanat yapıyorum, ticaret değil!” kesinliğinde konuşuyor ve olması gerekenleri anlatıyor: “Belediyenin kurumları mı sanat yapıyor, devletin kurumları mı sanat yapıyor, ben mi sanat yapıyorum ya da bir başka özel tiyatro mu sanat yapıyor? Bunları tartışmamız gerekiyor. Oradaki düzeyi nasıl belirleyeceğiz? Mesela burası kamusal bir alan değil mi? Ben neden desteklenmiyorum?”
“SANATA ÖDENEK AYIRIRSANIZ KAMUNUZUN FİKRİ GELİŞİR”
Oyuncu ve Yönetmen Onur Ünsal, Moda Sahnesi’nin “savaşçı bir tiyatro” olduğunu düşünüyor: “Hem sahnede, hem dilinde savaşçı bir tiyatro. Bazı şeylerin seyirciyi ittirmesine izin verilen bir tiyatro yapıyoruz. Deleuze söylemişti; yani henüz var olmayan bir halkada yapılıyor sanat. Kafanızda sizin tasavvur ettiğiniz bir halka. Hatta bunun matematik bir ölçüsü bile var. Bir eser kendini ne kadar sevdirmeli, ne kadar seyirciyi çağırmalı, ne kadar içeride eğlendirip mutlu etmeli? Ne kadar ters gelebilecek, kafa açabilecek, düşünmemizi gerektirecek bir şey sunmalı? Bu oran tiyatronun devlet tarafından ne kadar desteklenmesi gerektiğini de söyleyen bir oran aslında.”
Onur Ünsal, neyin sanat, neyin eğlence olduğunu belirleyecek Sanat Kurulları oluşması gerektiğini dile getiriyor: “Bunu belirlemediğiniz müddetçe kamunuza bir iyilik yapmıyorsunuz, kamunuzun fikrini geliştirmeye çalışmıyorsunuz. Çok basit mantık, çok kötü yemekçilere izin verdiğiniz müddetçe kamunuzun sağlığı bozulur. Sağlıklı yiyecekleri teşvik ederseniz kamunuz sağlıklı olur. Soyut faaliyetlerde de bu böyle. Biraz da sanata ödenek ayırırsanız kamunuzun fikri gelişir.”
KAMUSAL TİYATRO MODELİ ÖNERİSİ
Yönetmen Kemal Aydoğan, ne sponsorun, ne de Kültür Bakanlığı desteklerinin çözüm olduğunu dile getirerek, kamusal tiyatro modeli oluşturulması gerektiğini anlatıyor: “Adına ne diyeceksek, şimdilik Kamusal Tiyatro Modeli diyelim, tüm tiyatro faaliyetini kapsayan bir çerçeve sunulması gerekiyor. Bazıları diyebilir ki ‘Ben ticari tiyatro yapıyorum, dükkanımı açtım. Bu çerçevenin içine girmek istemiyorum.’ Tabii ki öyle bir hakkı var, ama geride kalanlara yasal bir çerçeve sunulması gerekiyor. Tek tek kriterler belirlenmesi ve o kriterlere göre faaliyet gösterenlerin mutlaka desteklenmesi gerekiyor. Biz tiyatro olarak devam edip etmemeyi bile konuştuk. Burayı bara, diskoya çeviririz. Yalandan haftada bir kere oyun oynarız. Pazartesi, salı oyun günü deriz, çarşambadan itibaren konser günü deriz. İşin ticaretine bakmaya başlarız. Bu tehlikeyi ne yerel yönetimler, ne Kültür Bakanlığı hissetmiyor. Buranın tiyatro yapısının değişip, ticarethaneye dönüşmesi tehlikesinin bu kadar yakınımızda olduğunu göremiyor. Ticarethaneye dönüşmesin, tiyatro olarak yoluna devam etsin kaygısını hiç duymuyorlar.”