
14–18 yaş arası dokuz genç ve onlara eşlik eden iki yetişkin tarafından kaleme alınan bu yayın, depremden etkilenen gençlerin üretim süreçlerini, düşünme biçimlerini, kurdukları ilişkileri ve geçirdikleri dönüşümleri görünür kılıyor. Çalışmanın görsel dünyası ise Mina Yancı İbiş’in illüstrasyonlarıyla hayat buluyor.
“Dünya donmuş gibiyken biz şarkı söyledik.” diyen gençler, sanatla iyileşmenin ötesinde daha adil bir dünyanın olanaklarını arıyor.
“Cam gibi değil, kum gibi” ifadesi ise gençlerin kurduğu bu topluluğun en sade ve güçlü tanımı: Kırmadan, kesmeden, karışarak, birlikte şekillenerek… Bu çalışma aynı zamanda gençliğe, sivil toplum çalışanlarına, eğitimcilere ve ebeveynlere ilham verecek güçlü bir düşünsel çerçeve de sunuyor.
Gençlerin tiyatrodan şiire, görsel sanatlardan müziğe uzanan üretimleri kadar, bu üretimleri mümkün kılan pedagojik ve ilişkisel zemin de dikkatle ele alınıyor. Anlatı, gençlerin kurduğu anlam dünyasını, dönüşüm alanlarını ve kolektif deneyimlerini katman katman açığa çıkarıyor. Yayında Paulo Freire, Etienne Wenger, Jean Lave, Arjun Appadurai ve Hannah Arendt gibi düşünürlerden ilhamla şekillenen bir topluluk modeli sunuluyor.
SANATIN VE TOPLULUK OLMANIN İYİLEŞTİRİCİ ETKİSİ
Talebeyiz Biz Derneği’nin, Füsun Sayek Sağlık ve Eğitim Geliştirme Derneği ortaklığında ve Türkiye Mozaik Foundation, Sivil Toplum için Destek Vakfı ile Turkish Philanthropy Funds desteğiyle hayata geçirdiği Sanat Elçileri Projesi’nin bir çıktısı. Proje, Hatay’da gerçekleşen gençlik festivali, sergi, tiyatro gösterimi ve müzik performanslarının yanı sıra İstanbul DEPO’daki buluşmalarla birlikte toplamda 3000’den fazla kişiye ulaştı; bu buluşmalar, sanatın ve topluluk olmanın iyileştirici etkisini görünür kıldı.
Talebeyiz Biz Derneği, bu yaklaşımı sürdürülebilir hale getirmek üzere yeni ortaklıklar ve kaynaklarla süreci güçlendirmeyi hedefliyor.